Güle Güle 2019

31.12.2019 Günlerden Salı.



2019'un son günü bugün.Ne çabuk geçti ya diyenlerden misiniz bilmiyorum ama benim için uzun bir yıldı 2019.
Fazla duygu yüklüydüm, hem sevinç hem gözyaşları..Gerek ailem, gerek sevdiğim insanlar istemeye istemeye oluşan vedalar..
2019 çok şeyi içine aldı bu sene ve her sene olduğu gibi bu senede çok şey öğrendim.Mesela
aile kavramına daha sıkı tutunmanın,ölümün ansızın gelebileceğini, sevdiklerimle olabildiğince anı biriktirmem gerektiğini öğrendim.
Hayatımda olmak isteyenlerin bahane sunmadan her daim yanımda olabileceğini,
bir şeyler olmuyorsa zorlamanın bir manası olmadığını, hayırlı olanın neyse onun olması gerektiğini kendi doğrularından başkalarını doğrularını görmeyen insanlara laf anlatmamın değmediğini,  öğrendim.
Kimse için kötü düşünmekten yana değilim, ama bana ruhen ,bedenen her şekilde olumsuz etki gösteren kişilerle görüşmeyi kestim.Çünkü çok hırpalandım, ve kendimi bu şekilde korumam gerektiğini öğrendim.
Geçmişimle barışmam gerektiğini,
Yaşanılan her şeyin bir süreç ve bir sınavdan ibaret olduğunu unutmamam gerektiğini hatırladım.
Hatırladım diyorum çünkü Allah bunları geçen sene sınavda sormuştu.Ve dersimi çalışmam gerektiğini biliyordum.
Bu sene düşünmem gereken şeyler için fazla zamanım yoktu.Anlık kararlar vermem gerekti.Bu beni biraz zorlasa da, Merkür retrosu biraz saçımı başımı yolsa da düşe kalka 2019 parkurunun sonuna geldim.

"Güzel bir şeyler olmadı mı yahu ? " dediğinizi duyar gibiyim

Oldu efendim oldu. 2019 bol seyahatli, gezmeli,yeni yerler keşfetmeli , bol bol fotoğraf çekmeli, hediyeleşmelerin olduğu , eğitim ve kariyer anlamında  güzel haberler aldığım bir seneydi.
Kendisine teşekkür ediyorum. Ve kapıyı açıp el sallıyorum 🙋🙋🙋


Gelelim 2020 senesine ; 

Allah'ım izin verirse ben bu sene mezuniyetimi göreceğim,mesleğimi elime alacağım.
Başarılar, gösteriler, gezmeler,seyahatler,arkadaşlıklar,dostluklar,gülmeler,oynamalar  inşallah 2020 senesinde de devam eder.

Her şeyden önce SAĞLIK , (klasık gibi olsa da bu o kadar önemli ki.)
sonra huzur,refah,kariyer,birazcık para ve AŞK dolu sevgi dolu bir sene olsun.
Birbirimize saygı duyacağımız, birbirimizi olduğu gibi kabul edeceğimiz,kırmadan dökmeden,güzel bir dille güzel insanlarla geçireceğimiz bir sene olsun.


Sevgiler.












Instagram'da Sayfa Açtım !

Herkese merhaba kafasısermest ailesi..
Birşeylerden bahsedeceğim bugün sizlere.Instagramda'da artık bir sayfamız var efendim.

Artık blog da olmayacak mısın ? 

Blog'a devan edeceğim tabiki blog benim göz bebeğim , yol arkadaşım. Fakat gezi yazılarında, günlük çekimlerde, güzel açılı fotoğraflara sahibim. Manzara ,kafe, hayvan,bulut,deniz,kahve aklınıza gelecek herşey ile. Bir de kozmetik kısmını oradan daha rahat yürüteceğimi düşündüm.
Onun dışında uzun uzun yazılarım, şiirler, kişisel yazılar, uzun gezi yazıları , kitap analizleri yine burada olacak.
Bir nevi fotoğrafları post post yayınlayacağım. 
Çünkü herkesin blogu yok ama neredeyse çoğu kişinin instagramı var.
İnstagram sayfamıza takibe bekliyorum her birinizi ! Beni bu yolda yalnız bırakmayın ilgi gösteren herkese kucak dolusu sevgiler..

instagram.com/ kafamsermestblog


Facebook sayfası ise , 

facebook.com/kafamsermest

Bekliyorum efendim..


Atatürk Arboretumu

Kafasısermestler ! Kocaman merhaba !  Bir doğa yürüşü ile geldim bugün .
Malum havalar hala İstanbul'da güzel iken fırsat bu fırsat deyip "Atatürk Arboretumu"na gittik.
Girişler ücretliydi.
Sadece öğrenci indirimi mevcut. Öğretmen ve emeklilere ne yazık ki bir indirim söz konusu değil.
Göl etrafında uzun bir yürüyüşe başladık.  Yeşil,kahve,sarı tonları, göl manzarası,ağaçlar,yapraklar o kadar güzeldi ki . Bir tablonun içinde gibiydim.
Havası keskin temiz bir havaydı.
Birçok ağaç çesitleri vardı, girişte büyüteçle inceleme standı kurulmuş. Detaylıca incelemek isteyen misafirler için .
Arboretum genel olarak çok beğendim. Sadece içinde geliri ile bağış yapılan gönüllü çay-kahve içme yerleri olsa güzel olurdu diye düşündüm. Onun dışında bir de tahta büyük bir salıncak kurulmalı bence göl kenarına.
Fotoğraf çekimi açısından çok hoş durur bence.
Neyse :) Daha fazla uzatmadan fotoğraflara geçiyorum efendim.











Çekimler bana aittir.
Teşekkürler.

KUZGUNCUK SOKAKLARI

Uzun bir aradan sonra tekrardan buradayım efendim.
Bu sefer ki gezimiz Kuzguncuk Sokakları..
Aslında gitmek istediğimiz yer " İçimdeki Çocuk" sergisi olan Abdülmecit Köşk'ü idi.
Pazar günü gittiğimiz için çok kalabalıktı, çok fazla sıra vardı. 5 gibi kapandığı için sıra bize gelmedi.
Bizde Kuzguncuk sokaklarına attık kendimizi. Rengarenk evleri olan, nezih , iç açıcı bir İstanbul semtlerinden biri diyebilirim.

Seneler önce dizisi çekilen "Ekmek Teknesi" isimli dükkanı ziyaret ettik.
Botanik Bahçe vardı ufak bir bahçeydi, ilgimi çekmediği için girmedik oraya.
Onun dışında Perihan Abla sokak çok güzel bir sokaktı.
Çok fazla kafesi mevcut, fakat kafeler çok dar ve kalabalıktı.
O yüzden Kuzguncuk'ta oturmak istemedik. Fotoğraf çekimi yaptıktan sonra Üsküdar Merkez'e geçtik efendim.
Haydi o zaman fotoğraflara bakalım !






Fotoğraflara baktığımda çok fazla kişisel fotoğraf çekilmişim.
Blog için bunları bulabildim albümümden sadece.
Yolunuz düşerse uğrayın derim efendim !

Keyifli okumalar !



Neslican Tay'a Veda

Ben Bir Bacaktan Fazlasıyım

Dört gün olmuş sen bizi bırakalı..
20.09.2019, o kara gün..
Neslican uçtu.
Çok çok uzaklara uçtu..
Neslican Tay..

Sevgili Neslican, inanıyorum ki bu mektubu bir yerlerden göreceksin , hissedeceksin.
Instagram'dan tanıdım seni. İlk gördüğümde" hayır ya bu kız ciddi değil
 yaşadıklarına rağmen bu kadar gülümseyemez,sahte gülüş bu "demiştim.
Günler geçti, keşfetime düştün ansızın bir video ile.
Dinledim..
Tedx konuşmanı izledim. Her bir kelimen, her bir cümlen beni derinden etkiledi.
O günden sonra çok başka bir yerin vardı benim için.
Ben hayatımda ilk defa bu kadar güzel bir "yaşam savaşcısı" görmüştüm.
O kadar acıya,ilaca,ağrıya rağmen o kadar güzeldin ki Neslican..
Sen sadece kanser hastalarına değil, birçok kişinin ufkuna dokundun.
Her yaştan birilerine sesini duyurdun.Öyle güzel duyurdun ki Neslican, bize umudu öğrettin.

Bize "yaşam algısını yeniden hatırlattın".


21 senelik yaşamında kimselerin katlanamayacağı birçok şeye katlandın.
Neler yaşadın kim bilir,bizim bilmediğimiz..
Ne anıların vardı belki aklında..
Ah Neslican !
Güzel gözlü melek..
Çok isterdim..
Seni yakından tanımak çok isterdim.
Karşılıklı bir kahve içmek isterdim..
Senden çok şey öğrendim Neslican.
Çok şey öğrettin Neslican.
Var Mevla'nın bir bildiği. 
Bu dünyaya geldin binlerce insana ulaştın, umut oldun ve mücadele ederek gittin..

mücadelen çok güzeldi Neslican.


Allah'ın rahmeti üstünde olsun..
Başka bir yerlerde buluşmak üzere..

                   









ŞANLIURFA GEZİSİ

Herkese kocaman bir Selam !  Şanlıurfa gezi yazısına sonunda başlayabildim. Haziran ayında Şanlıurfa'daydım. Hava rahat 42-43 derece vardı. Ve inanılmaz bunaltıcı bir sıcaktı, eğer yaz dönemi gitmeyi düşünüyorsanız mutlaka güneş gözlüğünüzü,güneş koruyucusunu ve şapkanızı yanınızdan ihmal etmeyin.İlk durağımız Göbeklitepe'idi, bilet almak için fazla sırada bekledik.Araçlar için otopark mevcut.Bu arada söylemeden geçemeyeceğim otopark ve müze görevlileri biraz kaba davranışlar sergilediler Göbeklitepe'de.
Göbeklitepe'den bahsedersek
Mısır piramitlerinden bile eski olan Göbeklitepe , arkeolojik kazılar sonucu çok fazla eski buluntulara sahiptir.Tapınakların üstünde o döneme özgü şekil ve semboller vardır.Ay,Güneş,Piramit,hayvan şekilleri o dönem insanların sanatla ilgilendiğini gösteriyor. 2007 yılında Prof. Dr. Klaus Schmidt'in bilimsel danışmanlığında kazılar başlamıştır. 


"Göbeklitepe'deki kazılarda elde ettiğimiz bulgularla, dünyanın bilinen en eski tapınma merkezlerinden birinin bu bölgede olduğunu ortaya çıkarmıştık. Ancak, son kazı çalışmalarıyla tapınma merkezinin dünyanın en büyük tapınma merkezi olduğunu tespit ettik. Yaptığımız araştırmalarda, Cilalı Taş Devrinde yaşamış insanların, yabani sığır, akrep, tilki, yılan, aslan, yaban eşeği, yaban ördeği ve yabani bitki kabartmalarını incelediğimizde hayvanlarını evcilleştiremedikleri sonucuna ulaştık. Ayrıca, dikili taşların (Stel) üzerindeki resimler ve kabartmalar o dönemde yaşamış olan insanların sanatları hakkında bizlere fikir veriyor. Buradaki tapınak, dünyanın bilinen en büyük tapınağı olma özelliğini taşıyor" 


Prof. Dr. Klaus Schmidt (alıntıdır)


Ayrıca Göbeklitepe 2011 yılında UNESCO tarafından Dünya Miras Geçici Listesi'ne alınmıştır.


Göbeklitepe gezimizden sonra bir sonraki durağımız  Balıklı Göl :)
 Kısa bir mesafeden sonra Balıklı Göle ulaştık.
Balıklı Göl'ün hikayesini bilir misiniz ? Bahsedeyim biraz bildiğim kadarıyla.
Herkese zulüm eden putlara inanan Nemrut, tahtının alınması korkusuyla tüm erkek çocukları öldürtme emri verir.Lakin Nemrut'un başdanışmanı Azer'in eşi hamiledir.Ve bunu saklarlar. Doğum olur Hz. İbrahim dünyaya gelir. 15 ay geçer ama Hz. İbrahim 15 yaşınad gibi gözükür. Mağarada yaşayan Hz.İbrahim'i bir gün Kral'ın askerleri bulur ve yakalatıp Nemrut'a getirirler. Daha sonra Hz. İbrahim sarayda yaşamaya başlar, Nemrut'un kızı Zeliha ile dost olurlar. Ve putlara tapmanın yanlış olduğunu düşünürler , sonra Putları tek tek kırmaya başlamışlar. Bunu duyan Nemrut, Hz. İbrahim'i  kalenin kuzeyinde olan bir yerde ateşte yakılmasını emretmiş.
Tam ateşlere atılır ve, odunlar balığa, ateşte suya dönüşür. Allah, Hz. İbrahim için Halilim,dostum der. Ve göl, HaliliuRahman  adını alır.Diğer tarafta bu duruma ağlayan Zeliha'nın gözyaşlarıda ufak bir göl oluşturur. İsmi de Ayn-ı Zeliha Gölü diye geçer.

Odunlar biraz yandığı içinde balıkların sırtlarında lekeler kalır.Ayrıca göldeki balıklara dokunan birisinin cehenneme gideceğine inanılır.

Evettt efendim , rivayeti de anlattığıma göre yemek bölümüne geçebilirim.Sonra bir yemek molası verdik.Şanlıurfa'ya özgü "soğuk yoğurt aşı çorbası, Urfa Kebabı,Urfa Lahmacunu ve Şıllık tatlısı'ndan" yemiş bulunduk. Kesinlikle çok lezizdi, özellikle soğuk çorbası o kadar iyi geldi ve serinletti ki anlatamam.
Ardından Şanlıurfa Merkez Çarşısını gezdik.Çok fazla kuruyemişci ve kuyumcu vardı. Ufak tefek hediyelikler aldıktan sonra Harran Evlerine doğru yola çıktık.


Harran Evleri'ne ulaştık,
 MÖ VI. yüzyıldan bu yana varlığını korumayı başarmış, Harran evleri hala yaygın olarak kullanılan yöresel mimari örneklerinden.Konik kubbe şeklinde olan bu evler yerli ve yabancı turistlerin dikkatini oldukça çekiyor.

Bol bol fotoğraf çekemedim burada çünkü tam ziyaret sırasında görevliler alanı boşaltmamızı ve orayı yıkayacaklarını söylediler. 5-10 dakika müsade istememize rağmen hortumu açtılar ve üzerimize birazcık su gelmiş oldu.
Bu konuda çok düşüncesiz ve kabalardı. 
Onun dışında Şanlıurfa'yı beğendim , farklı bir kültüre sahip.
Gezi listenizde olmalı.


Anlatacaklarım bu kadar, teşekkür ederim.
Görüşmek üzere..
                                                             GÖBEKLİTEPE



BALIKLI GÖL





HARRAN EVLERİ


YAZ'a Mektup

Eylül bir mi bugün ?
İçim buruk.
İyi değilim gibi ..
Gözlerim yaşlı,ve ben bugün ağlayarak el salladım Yaz'a.
O kadar bitmesin istedim ki..
O kadar gitmesin istedim ki.. 
Tüm yaz "Dinledim"..
Neyi mi ?
Kendimi dinledim.
Muhafaza ettim..
O kadar kirli ruhlar var ki etrafta..
Onlardan arınmak istedim..
Yaz'ım ışık doluydu.
Kırmızı bir yonca gibiydi.
Şimdi ise bavulunu aldı ve gitti.
Seneye yine geleceksin değil mi ?
Beni burada unutmayacaksın değil mi ?
Akşam güneşi bana yine vuracak değil mi ?
Ah..
Ah.
Öyle güzelsin ki..
Öyle güzelsin ki YAZ..
Su döküyorum arkandan, en tez zamanda tekrar gel diye..
Şimdilik hoşça kal !



ÇEKİRDEKTEN HÜR KADIN

Merhaba herkese. Bu sabah içim biraz buruk,kafam olduça düşünceli.Ülkemizde her geçen gün artış gösteren "Kadın Cinayetleri" konusuna değineceğim bugün.
Çünkü ben ses çıkartmazsam,o ses çıkartmazsa olmayacak. 
Birilerine KADINLARIN  var olduğunu  ve KADINLARI yaşamlarında kabul etmek zorunda olduklarını hep söyleyeceğim. 
21. yüzyıldayız.. Evet gerçekten 21. yüzyıldayız ama bu beyinsel ahlakı da hala geliştirmiyor kimisinde.Toplum olarak hala bir şeyleri aşamadık. Bunun sebebi nedir ? En küçük birim olan Aile kavramıdır. Anne ve Babaların çocuklarına olan davranışlarıdır. Yetiştirme biçimidir. Biraz geçmişe inelim, toplumumuzun yıllardır söylediği Atasözü ve deyimlerimize bakalım,inceleyelim.

  • Erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer.”
  • Kadın erkeği rezil de eder, vezir de."
  • Çocuksuz kadın, meyvesiz ağaca benzer
  • Dişi köpek kuyruk sallamazsa, erkek köpek yanaşmaz."
  • Bir kızı bin kişi ister, bir kişi alır.
  • Ananın bahtı kızına."
  • Kızını dövmeyen, dizini döver.”
  • Oğlan doğuran övünsün, kız doğuran dövünsün."
  • Kadının sırtından sopayı karnından sıpayı eksik etmeyeceksin.
  • Çok gezen pabuç bok getirir.
gibi gibi gibi..

Düşündünüz mü hiç bunları ?  Kadınları aşağılayan atasözlerinden bazıları.

Ne anlatıyor peki bu Atalarımızın sözleri ?
Kadın,erkeğinin kalbini kazanması için bol bol yemek yapmalı.
Çocuk yapmazsa bir anlamı olmaz. Hele ki kısırsa hiç bir vasfı yoktur.
Bir bakkal ürünüdür, bir kilo pirinç, iki ekmek falan gibi istenilir,alınır.
Kaderi annesine benzer annesi ne yaşadıysa onun da yaşaması normaldir.
Bir kadına şiddet uygulanmalı bu da gayet normaldir...

BİR DAKİKA ! 

Biz Kadınlar , önce bir insanız.Bir erkeğe ya da bir kadına hiç kimseye hizmet etmek zorunda değiliz.
İstediğimiz kişiyle görüşürüz , istediğimiz kişiyle evleniriz istersek boşanırız.İster çocuk yaparız ister ömür boyu çocuk yapmayız. 
Hayat bizim hayatımız ve bu kimseyi ilgilendirmez. 
Her kadın evlenmek zorunda değildir. 
Her kadın çocuk doğurmak zorunda değildir.
Her kadın yemek yapmak ev işi yapmak zorunda değildir.
Her kadın birisine ilgi göstermek zorunda değildir.
Her kadın fedakarlık yapmak zorunda değildir.Olumsuz bir davranışımız da suçlu annemiz ya da halamız da değildir. Olumsuz ya da olumlu , ister kabul ederseniz ister etmezsiniz. Kural basit.Yani demem o ki Kadınların hiçbir şeyi KİMSEYİ İLGİLENDİRMİYOR.


Çekirdekten başlıyor hep. Aileden başlıyor, aileyi bilinçlendirmeden başlıyor.Bundan bahsedeceğim uzun uzun. 

Daha fazla Emine Bulut,Şule Çet,Münevver Karabulut,Özgecan olmaması için.
Yeni çocuk sahibi olan kişiler için bu bilinç daha iyi olabilir.
Lakin şuan belli bir yaşta çocuğu olan aileler ne yapmalı ?  


Kızım misafir geldi "kalk çay koy" demek yerine
"oğlum Mehmet bugün de çayları sen koy" diyebilirsiniz..
Ya da iş bölümü yaptırabilirsiniz.
Oğlunuza ne kadar gün kaç saatliğine araba teslim ediyorsanız, kızınız Meltem'ede aynı süre kadar araba verebilirsiniz.
Oğlunuzun dışarı çıkma süresini problem etmiyorsanız aynı şey kızınız için de geçerli.
Ama o kız o kendini koruyamaz falan dediğinizi duyar gibiyim.Siz onu böyle cam fanusun içine koyduğunuz sürece evet kendini korumayı öğrenemeyecek. Kötü olaylarda yaşayabilir,yaşayacaktır da. Önemli olan bu kötü olaylara karşı onu hazırlamanız ve onun yanında olmanız sevgili ebeveynler.
Kızınıza güvenmeyi hiç düşündünüz mü ? Onu  olaylara ve durumlara karşı uyarabilir, nasihatte bulunabilirsiniz lakin reşit olduktan sonra iyi ya da kötüyü seçmesi onun elinde.
Tercih ona ait anlatabiliyor muyum ?
Size göre iyi olan onu mutsuz edebilir. Ya da size göre kötü olan onu mutlu edebilir.
Dediğim gibi tercih ona ait.
Ve sonuçlarına o katlanır.

Devam edelim ,
kızınıza şu etek olmamış diyebilirsiniz ama etek giyemezsin diyemezsiniz.
Kişi hürdür ve hür yaratılmıştır.
Giysi ve aksesuarlarına karışma hakkınız yok.
Oğlunuzu yada kızınızı arkadaşlarına karşı uyarabilirsiniz en doğal hakkınız. 
Görüşüp görüşmemek yine kişiye aittir.
Belki sizin beğenmediğiniz arkadaşı, çocuğunuzun psikolojisine ve ruhuna çok iyi geliyordur. Bunu bilemezsiniz.

AMA ONU BEN VAR ETTİM !

O BENİM ÇOCUĞUM !

Empati kurun..
Çocuklarınız sizin yaşınıza bir anda gelemez ,ama siz geçmişe inebilirsiniz.
Ha geçmişe inip bizim zamanımızda babamız böyle yapardı muhabbeti açmayın boşuna. 
21. yüzyıldayız ve çağa ayak uydurmak zorundasınız.

Ve son olarak
"Kız benim, oğlan benim ister döverim ister söverim" ? mevzusu ...
Çocuklarınız, gelecekteki çocuklarımız evet bizim ailemizdir canımızdır kanımızdır .
Ama şunu unutuyorsunuz,
herkesi Allah yarattı ve herkes Allah'a emanet.

Evlatlarınız sizin tapulu mallarınız değil. 

Onlar sadece size Allah'ın bir emaneti..

bunu sakın unutmayın.





(NOT : RESİM HÜLYA ÖZDEMİR http://hulyaozdemir.tumblr.com/image/141262021603 ALINTIDIR.)




Simge Ö.

Gel Son 90 Günü Konuşalım

Selam herkese hadi gelin biraz sohbet edelim.
Kahvelerinizi alın gelin bekliyorum efendim.



Eee
Günler gelip geçiyor,sular akıyor,rüzgarlar esiyor yor yor...
Hayat nasıl gidiyor be kafası sermestler ? Son 3 ayınız nasıl geçti mesela ? 
Ortlalama 90 gün..
Neler yaptınız ? Size ne kattı bu son 3 ay ? Ne öğrendiniz ? Nasıl bir ders çıkarttınız ?
En çok hangi duyguyu yaşadınız ? 
Ben kendimden biraz bahsedeyim mi siz düşünürken ,
son 3 ay,
bedenen dinlendim,
uykuma daha çok önem verdim,
yeni yazarlar keşfettim ve kitaplarını aldım,
6 farklı şehirde bulundum,
uzun uzun yolculuklar yaptım,
10'dan fazla yeni kişiyle tanıştım,
eğitim alanında başarılar elde ettim,
astrolojiyle daha çok ilgilendim,
tasavvufa biraz merak sardım,
blog sayfamda tıklanma sayım arttı,
facebook sayfası açtım...
Bu son 3 ay da beyin dinlenmesinin çok önemli olduğunu, ve sessizliğe de ihtiyacım olduğunu anladım. Bir kez daha, her kimsenin her söylediğine inanmamak gerektiğini öğrendim.
Duygu durumu olarak nötr ve soğuk olduğumu düşünüyorum.
Şuanlık aklıma gelenler bunlar.

Peki siz neler yaptınız ?
Haydi yoruma !

Ben kaçtım :)





NOT : FOTOĞRAF GOOGLE ARAMA MOTORUNDAN ALINTIDIR.


Bilincim Altta !

Bir rüyanın içinde miyim , yaşadıklarım elle tutulur mu ?
Dejavu muydu yoksa bütün bu olan bitenler ? 

DEJAVU...

Aynı şeyleri yaşamamın, aynı kişilerle karşılaşmanın başka bir anlamı olmamalı.
Ben bunları daha dün gibi yaşadım diyorum, bir tuhaflık var bu işin içinde diyorum diyorum da diyorum.
Tanrı'nın bir bildiği vardır değil mi ?
Dejavu yaşatıyorsa bir mesajı vardır elbet.
Beklemeli miyim ?
Beklemeliyim.
Sonra ?
Sonra ne oldu ?
Bilinçaltımı somut olarak gördüm bugün biliyor musun ?.

Bir adam kılığına girmişti, ve bu adam otobüs durağında simit yiyordu.

Yanına yaklaşıp selam mı vermeliydim ?
Bilmiyorum.
Ne söyleyebilirdim ona ?
Ne sorabilirdim ?
Bilinçaltımla bile konuşmak istemiyormuşum meğersem...
Neden ?

Neden bir insan kendi bilinçaltından kaçar ?

Bunu hiç düşündünüz mü ?
Ben düşündüm..
Lakin bunun cevabını ben vermeyeceğim.
Senin cevabın sana, onun cevabı ona..
Bunu düşünmekse bir tercih.
Bu kadar.

















Ağustos Ayı Mistik Genel Yorum

Merhabalar, uzun süredir yazamadım bu konular hakkında. Astroloji,parapsikoloji ve mistik olaylarla ilgileniyorum ve seviyorum.Önceden her 12 burç için yorum yapıyordum, bu sefer onu yapmayacağım.Genel bir Ağustos ayı yorumu yapacağım.Melek ve enerji kartlarım benim destekçim tabi.

 yavaştan başlayalım o zaman ,

biliyorsunuz ki Temmuz ayında bir Merkür retrosu başladı ve bu bazılarımızda olumsuz şeylere iletişim sıkıntılarına iletişim zorluklarına sebep oldu.2-3 Ağustosa kadar bu devam edecek, bu tarihe kadar bir şeye imza atmamak veya bir ilişkiye başlamamak daha doğru olur.Temmuz daha ağır geçti , ama Ağustos bu kadar zorlu geçmeyecek diye düşünüyorum.Bakalım Ağustos nasıl olacak kartlar bize nasıl bir mesaj verecek.Yorumlamaya geçmeden bunun genel bir yorum olduğunu tekrar hatırlatmak isterim.Biraz hobi biraz eğlence biraz da merak,fazla anlam yüklemeyelim lütfen kafasısermestler..

Hadi bakalım, kartlarımı seçtim !

Ağustos'a biraz gaddar ve höt bir şekilde giriyoruz galiba. E tabi temmuz yordu enerji olarak doğal bu lakin Ağustos başında bunu artık bırakın ve saf bir enerji yollayın evrene.Çevrenizdeki insanlara ağaçlara hayvanlara gülümseyin, içinizden gelmesede gülümseyin. Enerji böyledir, nasıl yollarsanız öyle yayılır.Problem bu sanki, biraz duygusuz don bir şekilde olacağız ağustos başlarında.

peki tavsiye nedir ?

tavsiye kartı şu şekilde "DEĞİŞİMİ KUCAKLA"

Bu ay yeni fikirlere,yeni insanlara,yeni gelişmelere açık olun. Değişimi kabul edin ve bunu akışına bırakın.Bu değişim olması gerektiği gibi olacak olumluysa olumlu, olumsuzsa olumsuz.

Bu değişimleri kabul ettiğimizde ve pozitif olmayı bırakmadığımız takdirde yeni bir kapı açılması muhtemel.Yeni bir dünya kartı , yeni gelişmelere açık olmamız gerektiğini söylüyor aslında bize.
Bakalım herkes için bu farklılık gösterebilir , kimisine iş kimisine eğitim,kimisine aşk kimisine para vs. vs. gibi konularda uğrayacak bu yeni kapı.


Hayırlısı olsun diyelim ve inancımızı yüksek tutmaya devam edelim kafası sermestler..


Bir yazının sonunda daha geldik.


Blogu takip etmeyi unutmayın ...


sevgiler





DARA ANTİK KENTİ-BEYAZ SU

Efendim Mardin gezisi son hızla devam ediyor...
Bugün Mardin'in Nusaybin ilçesi olan Beyaz Su'ya gittik.

Beyaz Su, Mardin'i dört mevsim boyunca su ihtiyacını karşılayan berrak bir dere.
Manzarasını Saklı kente benzettim ben biraz,olumsuz yanı ise çok fazla sinek olmasıydı onun dışında memnun kaldığımı söyleyebilirim.

Bir sonraki durak DARA ANTİK KENTİ. Dara, Mezopotamya'nın Efes'i diye geçiyor aslında.1986 yılında kazı ve arkeolojik çalışmalar başlatılmış ve her geçen gün yeni şeyler ortaya çıkmış.
Dara'da galeri anıt kaya mezarlıkların yere batan sarnıçları,  çevreleyen 5 kilometrelik surları, mozaikleri ile adeta bir açık hava müzesi konumunda.
Çok fazla turist alan bir bölge..
Haydi resimlere göz atalım :)












Evet, bir gezi yazısının daha sonuna geldik. Hoşça kalın !



MİDYAT

Selamlar selamlar selamlar.. Mardin gezi yazımıza son hızla devam ediyoruz..
Ve bugünkü durağımız Mardin'in en ünlü İlçelerinden olan "MİDYAT"

Sabah Midyat'a doğru yola çıktık. Mor Şarbel Kilisesine giriş yaptık. Genelde Süryanilerin gittiği bir kilise ve şansımıza gittiğimizde kilisede ayin vardı. Fazla duramadık ne yazık ki.. Oradan çıkıp Mor Gabriel Manastırı'na gittik.Daha sonra Midyat Kent Müze'sini ziyaret ettik.Antika severler için önerebilirim bu müzeyi.Daha sonra yemek yeme molası verdik , Mardin İçli Köfte'sini tattık. Zaten hava çok sıcak olduğu için fazla iştahımız yoktu.Ve daha sonra benim çok gitmek istediğim Midyat Konukevine gittik.Birçok köy dizisinin çekildiği konak olarak kullanılan KONUKEVİ . Taşlı sokakları,konuk evindeki olan manzarası..En çok beğendiğim kısım oldu açıkçası..

E hadi fotoğraflara bakalım ;









SADECE BU FOTOĞRAF ALINTIDIR

Midyat halkı nasıldı ?

Süryaniler ve esnaflar çok iyi karşıladılar.Oldukça kibarlardı fakat Asıl Midyatlı olan bazı kişiler pek iyi tavırlar aldığımız söylenemez.Biraz baskı hissettik açıkçası yolda çok rahat edemedik maalesef.



Çok lafa tutulmadan Midyat'ı burada bitirelim kafası sermestler !!
Bir sonraki yazımızda görüşelim..
Hoşça kalın :) 

Eski Mardin

Herkese kocaman bir SELAM !
Uzun zamandır yoktum buralarda, yine gezmelerdeydim tahmin ettiğiniz gibi..
Bu sefer hangi yazıyla geldim bilin bakalım :)

"MARDİN GEZİSİ "

Evet efendim , bugün Mardin'den bahsedeceğim bol bol.

Mardin, eski medeniyetlerin hala var olduğu bir şehir.Çok fazla kültürün birlikte yaşadığı,dil din ırk olarak da fazlaca çeşide sahip olan bir İl.Yolculuğumuzu uçak ile yaptık, 2 saat sonunda Mardin Havaalanı'na inmiştik bile.

Kızıltepe

İlk gün pek bir şey yapmasakta ikinci gün Kızıltepe ilçesinde bulunduk.
Kızıltepe , Mardin'in merkezi gibi diyebiliriz. Bankalar,marketler,restorantlar,cafeler,hastaneler,eczaneler vs. aklına gelebilecek her türlü ihtiyacınızı karşılayabileceğiniz bir ilçe.Günün her saati işlek bir yer,gündüz Mova isimli Kızıltepe'nin ünlü alışveriş merkezine gittik.Akşamsa Kızıltepe çarşısına çıktık. Mardin'de oldukça ünlü olan Artuk Bey Kahve dükkanına uğradık.Bir kahvesini de içtik efendim.

Eski Mardin

3.gün özel aracımızla Eski Mardin'e doğru yola çıktık.Yarım saatte Eski Mardin'deydik.Eğer özel aracınız yok ise minibüslere binebilirsiniz.Eski Mardin, buram buram tarih ve medeniyet kokan bir semt.Çok ama çok beğendim diyebilirim.Dar sokakları , eski evleri,şarap dükkanları,kahvecileri,ünlü sabuncuları,otelleri,manzarası,esnafları.
Bana biraz Eminönü Kapalı Çarşı'yı anımsattı diyebilirim.Eski Mardin'de Ulu Cami'yi ziyaret ettik,Zinciriye Medresesi taraflarında bol bol fotoğraf çekildik.Ardından Protestan Kilisesini ziyaret ettik.Dükkanları gezerken bir de ne görelim Mardinli Monroe.. Marilyn Monroe'nin bir nevi ikizi diyebilirim.Bir insan bir insana bu kadar mı benzer ? Görseller de paylaşacağım birazdan :)
Efendim neyse Çarşıdan ufak tefek alışverişimizi yaptıktan sonra eski ev manzarasını gören bir cafeye geçtik. Mırra içtik ve Harire isimli tatlımızı tattık.
Mırra çok fazla acıydı, çok beğendiğim söylenemez. Zaten genellikle alkol sonrası içilen bir kahve çeşidiymiş.
Harire tatlısı ise , pekmezli helva tarzı bir tatlıydı.
Haydi biraz fotoğraflara bakalım ;

 Dibek kahvesi,türk kahvesi,kürt kahvesi,menengiç kahvesi çeşitleri..


Sabunlar ve kremler çok ünlü Eski Mardin'de.. Menengiç sabunu,Kükürt Sabunu,Ardıç Katranlı Sabun, ve en ünlüsü BITTIM Sabunu.. Doğal ve ev yapımı olduğu için çok fazla faydası olduğu söyleniliyor.Tek tek faydalarına bakabilirsiniz yüz ,cilt siyah noktalar ve saçlar için.

SURİYE MISIRI..
Kızgın yağda kızarttığınız da kocaman şişip cipse dönüşen bir çerez türü diyebiliriz.

Manzaramız


Şarap Dükkanları..

Mardin'li Monroe isminin patentini alan Melek hanım ise aslen Afyonkarahisarlıymış, insanlar tarafından Marilyn Monroe'ye çok benzetildiği söyleniliyormuş bir süre sonra sabun ve krem dükkanı açmışlar.Eşek sütü sabunu fazlasıyla ünlü bu dükkanda.. Kendisi bizi kırmadı ve bir fotoğrafını aldık :)

Süryani Şarapları
Mahlepli olan fazlasıyla güzeldi,el yapımı olan bu şaraplar 40-80 lira arası fiyatlarda değişiyor.
Denemenizi öneririm.





Eveeettt .. Eski Mardin'den haberler böyle..


Bir sonraki gezi yazısında buluşalım kafasısermestler 

haydi kaçtım ! 











Edirne Gezisi

Herkese selamlar kafası sermestler !

Bu hafta Edirne ziyaretinde bulundum, e malum gezdim tozdum Edirne havası aldım geldim.
Edirne'den bahsedeceğim bu yazımda.
Nereleri gezilir ?
Neyi meşhur ?
Nasıl bir yer vs.

Edirne, otobüs ya da şahsi araçla kolay ulaşım sağlanacak şirin ufak bir şehir.Gittiğim gün şansıma Ulus Pazar'ı kuruluydu.Baya büyük bir pazardı uygundu fiyatları.Oradan sonra çarşı kısmına geçtik, çarşıda dolaştık Akşam üzeri, akşam yemeğini Köfteci Osman'a geçip Edirne Tava cigeri yedik.Çay içme faslını Meriç Nehir'i kıyısında bir çay bahçesinde yaptık efendim.
Meriç'in manzarası harikaydı bu arada..


Diğer gün sabah erkenden kalktık, Mimar Sinan'ın o meşhur eseri olan Selimiye Camii'yi ziyaret ettik.Duamızı ettik, camii altındaki Yer Altı Pasajı'na girdik.Lokumlar,Kavala kurabiyesi,renkli meyveli sabunlar,anahtarlıklar magnetler..Renkli bir pasajdı.
Ufak tefek alışverişimizi yaptıktan sonra, Eski Camii'ye girdik.


Oradan ayrılıp Büyük Edirne Sinagogu'na gittik.Kapısında bir sembol vardı, o sembol kapıdan geçen her kişiye iyi bir insan olması gerektiğini hatırlatırmış.Ardından El Sanatları Müzesine gittik.Trakya Üniversitesi öğrencilerinin yaptığı eserler vardı.
Daha sonra Karaağaç Köyüne gittik.
Karaağaç köyünde Güzel Sanatlar Fakültesi var , tam oraya yakışmış bence bu fakülte.
Çok güzel çay bahçeleri ve kafeleriyle,yeşillik alanıyla ve eski tren ile ünlü Karaağaç
Girdiğimiz tüm kafeler hemen hemen kedi köpek evcil hayvan besliyorlardı, bu çok hoşuma gitti açıkçası.



Evet bir gezi yazısının daha sonuna geldik, Edirne , çok fazla gelişmiş insanları çok kibar benim deyimimle küçük İzmir diyebiliriz.
Gitmenizi tavsiye ederim kafası sermestler !
diğer yazılarda görüşmek üzere !