Yaşasın İki Kuş !

Geçen ünlü yazar ressam Frida Kahlo'nun bir yazısına denk geldim.  

"Kadınları bu kadar yoran şeyi biliyorum.                                                                            
 Dağılanı toparlama arzusu. 
Sadece dağılan evi barkı değil, dağılan her şeyi.                       
Yuvayı, çocukları, gençliği, dargınlığı, kırgınlığı, 
yaşayamamayı, geceyi, gündüzü, her şeyi…"

Frida Kahlo


O kadar güzel anlatmış ki Frida Kahlo. 
Bu şey değil mi günümüzde ki "Akıllı Robot Süpürge" 
Akıllı Robot Süpürgeden biz insanların beklentisi nedir ? 
Sürekli dolaşsın evde, süpürsün, çeksin tozları içine, çöpleri toplasın, köşede kalan kırıntıları da o derin haznesine alsın. Ha ama bunları yaparken Akıllı Robot Süpürgecim ses çıkartmasın. 
Baş ağrıtmasın , kafa ütülemesin ama gitsin ütüleyebiliyorsa gömlek ütülesin. (!)
Örnek yeterince açık benim fikrimce. Günümüzde, toplumumuzda ve gelişememekte olan ülkelerde bu örnek gerçek. Acı ama gerçek bu. Akıllı Robot Süpürge ile Kadın arasında çok bir fark yok bu toplumlar için. Bunu ne zaman söylerseniz size okkalı bir cevap gelecektir bizim toplumumuz da.

Yuvayı dişi kuş yapar bacım, ne diyorsun Allah peygamber aşkına ?
Ne güzel ya yuvayı dişi kuş yapar deyip , etliye sütlüye karışmamak. 
Eskiden böyleydi evet; erkek maddi yönden, kadın manevi yönden katkı sağlardı. 
Ne oldu peki ? Kadınlarımız ruhsal, zihinsel, bedensel çöküş yaşadı. 
Erkeklerimiz fiziksel yorgunluk ,bedensel hastalıklar, maddi yük stresti yaşadı.
Sonuç iki tarafta mutsuz. Mutsuz anne babalar, mutsuz ilişkiler, mutsuz ortamda büyüyen sevgi yoksunu ilgi yoksunu mutsuz çocuklar.  
Hoppa ! Tekrarlayan döngüye hoş geldiniz.



İki kişi de çalışan olsa, maddi yük azalırdı. Birikim yapılırdı.
İki kişi de aynı vakitlerde ev işine zaman ayırırdı. Hatta birlikte girişip, hızlıca çözümlenirdi.
İki kişi de çocuğuna vakit ayırırdı orantılı bir şekilde.  

O zaman denge önemli efenim. 
Bir kişiye ister kadın ister erkek olsun maddi yük maddi sorumluluk tamamen verilmemeli . 
Bir kişiye evin  tüm sorumluluğu verilmemeli. Temizlik, bulaşık, çamaşır, yemek alışveriş.. 
Çocuk bakımı, çocuk eğitimi. Çocuk tek başına dünyaya gelmedi çocuk tek başına dünyaya gelebilseydi tek kişilik üreyebilme yeteneğimiz olurdu. 
Demek ki çocuk yapımı da bakımı da iki kişilik. 
Bir çocuğun (şartlar dahilinde) bir anneye ve bir babaya ihtiyacı vardır. Sadece bir anneye, sadece bir babaya değil.
Her şey dengeli güzel. Her şey dengede eşit, paylaşımlar birlikte güzel. Maddi ,manevi tüm ihtiyaçlar birlikte karşılanırsa tahterevalli tek bir yerde ağır basmaz.
Yuvayı dişi kuş yapmaz !!!
Yuvayı dişi kuş ve erkek kuş birlikte yapar.  💖💪😇

Bir yuva iki kişiliktir. 

Ve bir yuvanın sorumluluğu da tek kişide olması mümkün değildir.

Bugünlük benden bu kadar..

Vakit ayırıp okuduğun için sana teşekkür ederim Sermest' cim.

Sayfamıza destek vermek istersen , link olarak sosyal medya da görüşlerini paylaşabilirsin.

Görüşürüz :)









Not : Fotoğraflar alıntıdır. Sayfamdaki yazı şahsıma aittir. İzinsiz kullanım yasaktır.





Nasılsın ?

Çamaşırları makineden alıp  kırışmasın diye hemen asan ; ne olur ne olmaz misafir gelir diye mutfağında  dolu tencere yemeği olan; sen seversin hediyeleri alan herkese hal hatır sorup bir kere bile kendine yönelik "Nasılsın" sorusuyla muhatap olmamış değerli insan..

Bugün senin için buradayım. 
Bu mektup sana ,bana ,ona..

"Nasılsın ?"


Hep sen dinledin biliyorum. Tam konuşacakken kelimeler ağzında yumruk yumruk oldu onu da biliyorum.

"Gerçi kime neyi anlatacağım ? " dediğini de duydum.

Anlattığım kadar değil karşımdakinin anladığı kadar bütün olay.

Evet durum bu ve bu hep böyleydi. Lakin bir saatten sonra karşındaki seni anlamış, anlamamış amaannn başlarım böyle işe ! diyor insan. 
Dinlese yeterdi aslında..
İyi dinlese..
Belki de asıl mesele budur Sermest.
Dinlememek !
Arif'i, Mualla'yı, Şadiye'yi dinlemiyor çünkü o insan kendini de dinlemiyor. 
Kendisiyle baş başa kalmıyor, kendisiyle vakit geçirmiyor, içini bilmiyor.
İçindekileri dinleyecek kadar cesur değil. Söyleyeceklerinden korkuyor. Evet.. Tam olarak bu. 
İçine küs çünkü bu insan, gerçeklere küs.
Çünkü iç ses gerçektir. İçsesini dinle ! Bir bak bakalım ne diyor ?

Kaç senedir seninle birlikte bu ruh , insan bir sormaz mı kendine  " Nasılsın Ruhum"  diye ?
Yapma. Hadi ama.
Dinle onu.
Sadece dinle.
Dinle ki anlayasın. Dinle ki barışasın kendinle. 
El beziyle ekmek kırıntılarını siler gibi yargılarını da siler gibi yap.
Ama silme ! Onlar sana lazım Sermestçiğim. Çünkü yargılarını da dinleyeceksin.
Neden- sonuç ilişkisi kuracaksın, sorgulayacaksın, düşüneceksin.
Sonra bir bakmışsın; Elinde kalan yargıların çok değerli.
Sonra bir bakmışsın; Kendini meğer ne kadar güzel dinlemişsin.
Arif dinlese ne olur, Mualla dinlese ne olur. Ben dinlerim kendimi dediğin an iş bitmiştir.
Bir bakmışsın kendinle barışmışsın.

Ve kendinle barıştığın an, herkesle barışırsın. 

Bunu sakın unutma Sermest :)



Hadi görüşürüz..

İyi Bak Ruhuna..






Sarı

Neyse artık sarı rengini seviyorum bana sahip olduğum gücü hatırlatıyor.Ya da ben öyle zannediyorum Antony. Bilmiyorum. Saat yediyi on sekiz geçiyor yola çıkalım artık. Ekoseli çantayı ben aldım, su şişesini getirmeyi unutma..