2018'e Veda Ederken

2018..
Benim için çok namütenahi bir yıldı desem..
2018 bana çok ama çok şey kattı.
Ocak 1 den itibaren..
O kadar fazla, insanla tanıştım ki..
Kimisini çok sevdim ve hayatıma aldım.
Ne kadar doğru ne kadar yanlış bilinmez olsa da..
Gerek insanları,gerek hayatı,gerek ilişkileri..
4 iş yeri değiştirdim,iki adet çok güzel dost edindim,
Sonra bazı insanları hayatımdan çıkarma kararı aldım.
Hayatımda olmaması gerektiklerini düşündüm,
yürüdüğüm bu yolda onlar olsun istemedim.
Böyle despot konuştuğuma bakmayın, bazen çok üzüldüm.
içimden derin bir üzüntü yaşadım.
Duygularımın ağır bastığı da oldu.Ağlamaktan nefes alamadığım zamanlar da oldu.
Sinirden kendi kendimi yediğim zamanlarda..
Geçti mi bilmiyorum.Geçmiş gibi davranıyorum sadece.
Ah 2018 !
Bu sefer başka şeylere ağladım,
başka şeylere takıldım,
başka şeyler düşündüm
değişmeyen tek şey "kendi dünyamdaki kurduğum düşlerimdi"..
Peki ne yaptım koskoca 1 yılda ?
Yeni şarkılar dinledim.
yeni kitaplar okudum,
yeni arkadaşlar edindim,
7 şehirde bulundum,
bu blogu açtım,
kalbimi açtım,
ağladım,
kırıldım,
küstüm,
az da olsa güldüm..
ve hep hayal kurup düşündüm.
uçsuz bucaksız bir düşünmeydi benimkisi..
bilmiyorum.
ama 2018'de ben kaybetmedim,bunu çok iyi biliyorum.
ben savaştım,
çabaladım,
görmem gereken şeyleri gördüm.
Ve ben kaybetmedim.
Hayır , hayır egoist değilim.
Hiçbir zaman olmadım. Ama gerçek tek.
Gerçek bu.
Ben kaybetmedım,


2018..
Ah 2018 !
Yine de şanslı hissediyorum kendimi.O kadar çok şey öğrendim
o kadar çok tecrübeler yaşadım ki..
Her biri beni büyüttü.
Kamçıladı.
Olgunluğuma olgunluk kattın,
gözyaşlarımı akıttın,
ve bu savaşta çabalattın
güçlü olmama yardım ettin 2018..
Teşekkür ederim
her bir güne
her bir geceye
her bir sabaha..
Teşekkür ederim.

Şimdi vakit,
Veda Vakt-i
Hoşçakal 2018 ..
HOŞÇA KAL !










sadece 1 dakika..

bazen çok zamansız yorulmalarım olmuyor değil.
çok yoruluyorum, çok doluyorum kimi zaman kırılıyorum,kimi zaman susuyorum.Kendi kendime yapıyorum bunların hepsini.Sonra yolda orda burda karşılaşıyoruz gülümseyip "naber canım"diyorum her birinize..
böyle olması gerektiğinden bütün bu olanların hepsi..
sonra derin bir nefes alıyorum, bu fotoğrafta olduğu gibi 1 dakika diyorum.bir dakika.
sadece bir dakika..
herkes kalbinin ekmeğini yermiş.
sen ne kadar iyiysen hayat sana o kadar iyi.
sen ne kadar kötüysen o kadar kötü..
ben hep iyi olmayı tercih ettim,
ve iyi ki ben benim
ve iyi ki bu kalbe sahibim..
çünkü ben buna gerçekten kefilim.

23.11.2018

İstanbul'da Gidilmesi Gereken Cafeler

Hellooooo...
Merhaba merhaba ve merhaba..
Uzun süredir yoktum, malum vize haftamdı çok yoğundum kafasısermestler.. Anca kendime gelebildim..Bugün  İstanbul'da gezdiğim ve misafir olduğum bazı cafelerden bahsedeceğim. :)
E hadi o zaman :)
  1. MENDEL'S Chocolatier / Beşiktaş
  2. Hümaliva / Nişantaşı
  3. Mim Kafe / Üsküdar
  4. Vav Kafe / Üsküdar
  5. Kubbe-i Aşk / Süleymaniye
  6. Leman Kültür / Taksim
  7. Ot Kafe / Beşiktaş
  8. Pan / Karaköy
  9. Korsan'ın Yeri / Karaköy
  10. Yeşilçam Kafe / Mecidiyeköy

Mendel's ve Hümaliva çikolata ve çikolatalı tatlı yemek için çok ideal mekanlar. Çok şirin bir butik çikolatacı tatlıcı diyebiliriz.Fiyatları 20-25 TL arası değişiyor. Eğer siz de benim gibi çikolata severseniz ve tatlı krizi yaşıyorsanız bi deneyin derim.


Vav kafe.. Çok beğendiğim ufacık şirincik bir mekan.Üsküdar vapurdan inince kolaylıkla ulaşabilirsiniz.Fiyatları çok uygun çay 1 lira gelin gelin çaylarını için derim :)  Eski nostalji bir havası var.Eskileri anımsatıyor. Duvardaki resimleri eski telefonlar,daktilolar,eski yeşilçam oyuncuları,
 meşhur gazozlar..

MİM Kafe, teras katı çok havadar bir mekan. Çalışan arkadaşlar biraz ilgisizdi, onun dışında tatlıları güzeldi fiyatları 10-20 Tl arası değişiyor.Üsküdar merkeze yakın uzaklıkta.


Kubbe-i Aşk , çok ama çok beğendiğim bir mekan. O renkli balonlu renkli şemsiyeli dar sokaklardan ulaşıyorsunuz.Ben bayıldım, çalışan arkadaşlar çok ilgililer yolunuz düşerse mutlaka uğrayın ve deniz manzarasını izleyin derim.

Leman Kültür, eski yamalı koltuklar karikatürler bol bol komik resimleri olan bir mekan..Tek kötü yanı her yerde sigara içiliyor ve mekan çok duman altı.Üstünüze sinebiliyor bu koku onun dışında fiyatları çok uygun.Arkadaşlarınızla gidebilceğiniz rahat mekanlardan birisi.
Ot Kafe genelde üst katında tercih ediyorum.Çalışanları çok ilgili, fast food ürünleri ve tostları çok lezzetli. Diğer mekanlara göre birazcık daha tuzlu diyebiliriz.Duvar yazıları mekanı çok hoştur, buraya da bir uğrayın derim.
Pan Karaköy, sokak arası bir mekan salaş rahat bir yer.Çok fazla çeşit yok genelde içecek ikram eden bir kafe.Bir daha gider miyim bilmem ama sokak arası cafesi severseniz önerebilirim .

Korsan'ın Yeri , burası yeni açılmış bir mekan. Ve Mantar Soslu Tavuklu Makarnası tek kelimeyle HARİKA.. 18-25 TL arası fiyatları var. Çalışanlar çok güler yüzlü.
Kesinlikle makarnasını tadın derim.

Yeşilçam Kafe, Profilo'nun tam karşısında olan bir kafe. Türk kahvesi ve sunumuyla benden tam puan alan çok tatlı bir mekan. Eski nostaljik temalı bir yer, eğer siz de nostalji yeşilçam seviyorsanız buraya da bir uğramakta yarar var derim. 

Evettttt ! Bugünlük İstanbul Gezimiz bu kadar. Aslında fotoğraflar vardı fakat sayfada  bulanık oldu o yüzden atamadım.Gidin gezin yiyin için fotoğraf çekilin bol bol ! Banada mesaj atmayı unutmayın..

İyi gezmeler kafasısermestler..
Sevgiler..




21. Kez Doğdum, Çünkü bugün 24 Ekim..

Uzun sandığım(!) bu ince ve derin yolda 21'inci yılım..
Her şeyiyle bilbukabele dolu dolu 21 sene..
Doğduğum gün, hayat maceramın başladığı bu gün,benim için genelde düşünce dolu geçer.
Hep düşünürüm "ben, benim hayatım,ben olduğum için yaşadıklarım".
Olmasaydım,olmazdı, olmasaydım olmazdık belki de.
Tanrı'nın bana verdiği bu güzel aile,bu güzel insanlar,güzel arkadaşlar, ve birkaç özel insan.. Şükretmemem mümkün mü ? Ya anılarım ? Unutamam ki.. Hepsi bir film şeridi gibi gözümün önünde.. 
5 yaşındayken, "Kızım oyuncaklarını topla" cümlesiyle başlamıştı sorumluluklar.
1.sınıfta "B harfini çizememekti belki de ilk engel..
Her yaş biraz daha sorumluluk demek.
Biraz daha mutluluk
biraz daha hüzün demek..

Yirmi bir,

öyle güzel gel ki bana..
(yeni insanlara kapım hep açık ama)
güzel insanları sakın alma benden..
Mutluluğum ol.
Hüznüm ol.
Aşkım ol.
Tebessümüm ol.
Gözyaşım ol.
Ama acıtma..
Tek dileğim bu..
"Acıtmadan yaşat  acıtmadan öğret " her ne yaşatıp,öğreteceksen..
Ve sevdiklerimi bu yılda benden alma..
Çünkü tek başıma pasta üfleyecek kadar sevmiyorum bu hayatı..

Ve 20.yaşım..

Teşekkür ederim.
Bir o kadar ağlattın
bir o kadar güldürdün.
Çok şey öğrettin..
Teşekkür ederim.
Şimdi vakit veda vakti..
Hoşça kal !

Ve Son olarak içimdekine  bir tavsiye ,

İnsanları sadece iyi ve kötü insan olarak ayır.Ve kötü insanlardan uzak dur, onları kendi kötü kalpleriyle baş başa bırak.Bir gün onlarda kendi vicdanlarıyla kalacaklardır emin ol.
Allah'a havale et ! Kin tutma. Ve herşeyin  bir yolu yordamı bir çözüm yolu vardır,asla ne olacak diye düşünme..Şükret.Teşekkür et. Ve yüzündeki tebessümü asla bırakma..


















"EL-VEDUD" KİTAP ANALİZİ 2

Herkese merhaba kafası sermestler ! Ben geldim yine geldim :)
 Hem de bu sefer yine bir kitap analizi ile  geldim :) Tuğçe Işınsu'nun "El-Vedud" kitabını yeni bitirdim, ve yorumları altını çizdiğim yerleri blogda paylaşmak istedim. Tuğçe Işınsu her zamanki gibi çok güzel bir eser çıkartmış.



Haydi başlayalım ; 


Daha önce "Ol der ve Olur" kitabını bitirmiştim.Eğer siz de , benim gibi spesifik,parapsikoloji,dini,spritüel konulara ilgi duyuyorsanız bu tarz kitapları size önerebilirim.
El-Vedud kitabında bol bol dua,esma ve olumlama var.Bu kişisel olarak insanları çok rahatlıyor bence.Aynı zamanda en çok Regresyon,Şifalama ve Astral Seyahat konusu ilgimi çekti .

 Haa ! Bu arada kitabın kendine de has bir kokusu var, çok yoğun bir şekilde gül kokuyor.Bu beni mistik bir şekilde çok rahatlattı.Kitaptaki sureleri,duaları,esmaları okumak için bir "duamatik(zikirmatik) edinmek gerekebilir :)

Tuğçe Işınsu'yu bu konuda çok beğeniyorum ve kendisine başarılarının devamını diliyorum.

Altını çizdiğimiz yerlere gelirsek ; 

EL-VEDUD ; Kullarını çok seven,onlardan razı olan ve en çok sevilen anlamını taşıyor.

  • Her gün en az 10 dakika sessizce ve düşünmeden otur.
  • Düzenli teşekkür et.
  • Düzenli şükret.
  • Geçmişte kalma
  • Affet
  • Meleklere inan.
  • Yardım sadece Allah'tan gelir.
  • Yaşam dersini almadığın sürece sorun tekrar eder.
  • Bilinçaltında tüm cevaplar gizlidir.
  • Seni herkes bırakır, Allah bırakmaz.
  • Allah ile meşgul ol.
  • Herkesin hayrına olanı iste.
  • Allah seni asla terk etmez ve sever.
  • Derdini sevmen gerekir, Onu verenden dolayı.
  • Kul hakkı içeren mekanlarda ortamlarda çalışma ve alışveriş yapma.
  • Besmele ile güne başla.
  • Niyet et.




Bilmez misin ki,gerçekten göklerin ve yerin hükümdarlığı Allah'ındır.Sizin Allah'tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur.(Bakara Suresi,107)


Bugünkü kitap analizinin daha sonuna geldik.Size iyi okumalar, ben kaçtım ! :) 






Ama Kalbin Küf Tutmuş Tatlım..

hey ! Tatlım neden bu kadar kötüsün ? bu nefret, bu kin,bu kabalık..
Ciddiye alınabilecek bir sebebi var mı ?
Bir tebessüm..
Bir güzel söz,
Bir bakış,
Bir teşekkür,
Bir özür,
bu kadar zor olmamalı. İnan ki bunları kaybedecek hiçbir şey yapmadın.
Sahiden hiç bir kediye su verdin mi?
daha önce kucağına bir bebek aldın mı ?
hiç sevdiğin bir insanla kurabiye yaptın mı ?
küçükken kirazlardan küpe yaptın mı ?
kitap okurken altını çizecek kadar etkilendiğin bir satır oldu mu mesela ?
ya da ne bileyim
doğum günü pastasını üflerken "dilek tuttun mu " ?
hayır
hayır !
buna inanmak istemiyorum.
inanamam.
bu küflü yaşamın sonuçları olamaz bunlar..
bu kadar ruhsuz , sevgisiz,bencil..
ve küf dolu bir kalp
üzgünüm ama kalbin küf tutmuş tatlım..



ÖNYARGINI ÇÖPE ATSANA

Size hiçbir yanlış davranışı olmamış bir insana, kötü davranamazsınız.buna hakkınız yok.Ön yargılı olup da yine kötü davranamazsınız. Kısaca ; durduk yere kimseye trip atma, kaş kaldırma,ağız bükme,baş kaldırma hakkınız yok !
Tipi çok gıcık,
gözüm tutmadı,
işte ben zaten Melisa'ları sevmem,
Bayburtlular şöyledir,
bankacılar böyledir,
kıza bak mini etek giymiş (!) ..
başörtü takmış bu kesin (!)...
vs. vs. vs.
İnsanların dış görünüşlerine bakarak insanları değerlendirmek..
Hepimizin zamanında yaptığı en büyük haksızlıklardan biri.
Eminim ki hala da yapılıyor.
İnsanların ismi,saç rengi,göz rengi,yüzü,boyu,fiziği, giyiniş tarzı,kolyesi,küpesi,ojesi,başörtüsü,mesleği,
memleketi,
dili,
dini,ırkı,
mezhebi,
anası,babası,kardeşi,arkadaşı bla bla bla..
size o kişinin "kişiliği" hakkında bilgi vermez.
O kişiyi sadece "o kişi" ile tanıyabilirsiniz. Bir başka şey ile değil.
O kişinin iyi biri ya da kötü biri olduğunu bunlara bakarak karar veremezsiniz.
Bu kriterlere bakarak insan hayatınıza alıp çıkarıyorsunuz.
Belki de o kişi sizin hayatınızın aşkı olacak iken..
belki de o kişi sizin en iyi dostunuz olacak iken..
belki...
belki.
belki..
çoğalabilir bu belkiler.
ama zihniyetlerimiz kolayca değişebilir mi ?


Lise dönemimde kendi adıma bir karar aldım.Sizle de paylaşmak isterim.
İnsanları sadece 2 'ye ayırma kararı..

1) iyi insanlar
2) kötü insanlar
bu kadar..
sadece bu. 

Hepimiz bir insanız,hepimiz aynı Tanrı'ya inanıyoruz ve hepimiz aynı gökyüzüne bakıyoruz
bu sebepler yeterli değil mi sizce de ? Sadece gökyüzüne baktığımız pencerelerimiz farklı...


hadi sende her şeyi bir kenara bırak.
Ön yargını çöpe at.
Önce insanları tanı !
Sonra iyileri bir tarafa,
kötüleri bir tarafa ayır..
hepsi bu.
hepsi bu !

GECEYE NOTBir ön yargıyı yok etmek, atomu parçalamaktan daha zordur. Albert Einstein


ikinci not : Bayburt,bankacı ve Melisa sözcükleri sadece birer örnektir.






Resim Google arama motorundan alıntıdır.

Salya Sümüklü Bir Gün

Salya sümük gripli bir günden herkese merhaba !
Bugün griple hastalıkla salya sümükle nasıl baş etmeye çalıştığımı anlatacağım.Kızım Simge iyi misin ? Konu mu bulamadın demeyin önemli şeyler bunlar.
Ayrıca birazcıkta değişik bir konuya değineyim dedim ne var canım :) Önce sağlık.
Doktorumun verdiği tanılar :
alerjik rinit
akut sinüzit
akut tonsillit,
akut üst solunum enfeksiyonu,
epidemik myalji...
bla bla bla..

Simgece çeviri yapalım hemen ;

yani doktor demek istiyor ki
Hapşırık ,
öksürük ,
geniz akıntısı,
salya sümük,
boğaz şişmesi,
burun tıkanıklığı,
üstünden sanki kamyon geçmesi ,
ruh beyazı bir ten teşhisi falan filan hepsi var..

Peki ilaç ne kadar doğru ?


İlaç içmek istemesem de vücudum biraz dayanıksız olduğu için antibiyotik ve soğuk algınlığı ,c vitamin takviyesi,burun ve boğaz fısfısları kullanmak zorunda kaldım.

Peki kendimiz evde nasıl baş edebiliriz bu illetle ?


1) Fırsat buldukça yataktan çıkmayın, bol bol terleyin.
2) Portakal,limon,mandalina tüketin.
3) Ceviz,fındıkta yararlı olacaktır.
4)Tat almasanız bile her gıdadan tadımlık bakın.
5) Akşamdan cevizi suya koyun bekletin,sabah aç karnına için.
6)Mutlaka sıcak süt,bitki çayı tüketin. İçine limon ve tarçın atmayı unutmayın !
7) Ben pek sevmesemde 2 kaşık bal yutmakta yarar var,boğazlar için.
8) Burnum tıkalı olduğu için çok acı,mentollü sakız çiğnedim ve birazcık yarar sağladı.
9) Son olarakta günlük yumurtanızı ve yoğurdunuzu mutlaka tüketin.

Burun çatlakları için Nıvea'nın günlük bakım kremini kullanıyorum. Gayet memnunum.

Immm başka söyleyecek birşey kalmadı sanırım.

Hadi geçmiş olsun kafası sermestler !

Öpmüyorum size de bulaşmasın :)

ben kaçtımm.. :):):):)



Resim Google arama motorundan alıntıdır

AH ! ANTONY..

Ah Antony, uzun zamandır yazamadım.
Affet ! 
akan bir suyun içindeydim.
bazen akıntıya doğru bırakıyordum kendimi, bazense çırpınıyordum. Akıntıya doğru gittiğimde herkesten bir alkış alıyordum.Çırpındığımda ise bir bakıyordum kimse yok.Hiç kimsecikler..
Neden demiyorum artık,alıştım çünkü buna Antony.
Tam tersine 
"Teşekkür ediyordum her bir sırt çevirene" 
gelmeyin.
sormayın.
bakmayın.
beni düşünmeyin.
pardon düşünmüş gibi yapmayın."diyordum..
sence de gerek var mı buna Antony ? 
İnsanın kalbinde bir toz taneciği kadar yer yoksa bir anlamı kalıyor mu 
bütün bu yaşanılanların ?

Ah Antony !
İnsan kendini anlayamıyor ki bırak başkasını anlayabilsin.
Kendi içinde savaş verirken,
bir de başka savaşları kaldıramıyor.
Kalp dediğimiz şey,
belki de o kadar dayanıksızdı.
Bilemeyiz öyle değil mi Antony ?
Bilemeyiz...



Sarı Yapraklı Kareli Not Defterim

ekim.. 
geldin mi yine,
bavulun çok ağır bakıyorum,
içinde kaç  gözyaşı şişesi var ?
sarı yapraklı kareli not defterim..
onu da koydun mu ?
onsuz geçer mi koca bir ay..
sensiz geçtimi ki onsuz geçsin ?
sana anlattım,
ona yazdım.
sana bağlandım,
ona ağladım,
ah ! sarı yapraklı kareli not defterim..
konuşacak nice şeylerimiz var..
gel..
ekimle gel..
ekim gibi gel..
sarı yapraklarınla gel..
yeter ki gel..






Söyle Hadi !

Söylesene,
beni çok mu iyi tanıyorsun gerçekten ?
Beni ben bile tanıyamamış iken.. 
Bana ben bile tahammül edememişken..
Beni sen mi tanıyormuşsun?
Bana sen mi tahammül ediyormuşsun ?
Boşver bunları, 
Söyle hadi !
Her gece uyumadan önce dinlediğim şarkıyı,
en sevdiğim reçeli
atmaya kıyamadığım şeyleri..
Söyle hadi !
ağlaya ağlaya okuduğum kitap hangisiydi ?
yıllardır sakladığım kuş tüyüm..
Söyle hadi !
saçımı neden kestirmediğimi,
parfüm şişesini hala sakladığımı..
Söyle hadi !
yağmurun bana verdiği hüznü..
Peki ya sol bileğimdeki o "iz"..
Hiçbirinden haberin yok ..
Olmamalı da..
Çünkü beni "ben" bile tanıyamamışken,
Sen , içimdeki bu gizemlere ait olmamalısın..





Önemli Bilgi/ Important Information

Selamlar herkese.Çok soran olmuş blogdakileri sen mi yazıyorsun yoksa alıntı mı diye cevap vereyim.
Bu blogda yazılan tüm yazılar ve şiirler Simge Öztürk'e aittir. Alıntı yapıldığı zaman yazar ve şair bilgisi ekte verilir.
İzinsiz alındığı ve çalındığı takdirde bu kişiler hakkında yasal işlem başlatılacaktır.


FSEK. MADDE 71

5846 S.lı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu MADDE 71
B CEZA DAVALARI:

       I - SUÇLAR:

       1. MANEVİ, MALİ VEYA BAĞLANTILI HAKLARA TECAVÜZ

       (Değişik madde: 01/11/1983 - 2936/11 md.;Değişik madde: 23/01/2008-5728 S.K./138.mad)

       Bu Kanunda koruma altına alınan fikir ve sanat eserleriyle ilgili manevi, mali veya bağlantılı hakları ihlal ederek:

       1. Bir eseri, icrayı, fonogramı veya yapımı hak sahibi kişilerin yazılı izni olmaksızın işleyen, temsil eden, çoğaltan, değiştiren, dağıtan, her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma ileten, yayımlayan ya da hukuka aykırı olarak işlenen veya çoğaltılan eserleri satışa arz eden, satan, kiralamak veya ödünç vermek suretiyle ya da sair şekilde yayan, ticarî amaçla satın alan, ithal veya ihraç eden, kişisel kullanım amacı dışında elinde bulunduran ya da depolayan kişi hakkında bir yıldan beş yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

       2. Başkasına ait esere, kendi eseri olarak ad koyan kişi altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılır. Bu fiilin dağıtmak veya yayımlamak suretiyle işlenmesi hâlinde, hapis cezasının üst sınırı beş yıl olup, adlî para cezasına hükmolunamaz.

       3. Bir eserden kaynak göstermeksizin iktibasta bulunan kişi altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılır.

       4. Hak sahibi kişilerin izni olmaksızın, alenileşmemiş bir eserin muhtevası hakkında kamuya açıklamada bulunan kişi, altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.


Hi everyone. There are so many people asking whether The writings on your blog is belonging to you or quotations of someone else let me answer

All the articles and poems written on this blog belong to Simge Öztürk. When the quotation is made, the writer and the poet are given the information.

Legal proceedings will be initiated against these persons if they are illegally received and stolen.

"Unutmak mı Affetmek mi ? " KİTAP ANALİZİ (1)

Kafasısermestler...
Her birinize kocaman bir selam ! İki konu arasında gidip geliyordum, en sonunda ne yazacağıma karar verdim. Daha önce yapmadığım bir şeyi yapmak istedim .Bu da "Kitap analizi ,kitap yorumu,ve altını çizdiğim cümleleri blogumda paylaşmak oldu.

Yeni bitirdiğim bir kitaptan bahsedeceğim sizlere.

👇

UNUTMAK MI  AFFETMEK Mİ ? / Serhat Yabancı



Serhat Yabancı'nın paylaşımlarını genelde instagramdan takip ediyorum.Açıkçası kitabınıda merak etmiştim.Alıp , okumaya başladım. Bakış açıma , farklı bir açı getirdi diyebilirim. Özellikle ikili ilişkilerde. Yeni şeyler öğretti mi ?  Evet yeni şeyler de öğretti. Kitap genel olarak akıcıydı, bilgi vericiydi.Herkesin okuması gereken kitaplardan birisi diyebilirim. Kişisel Gelişim belki sevmeyebilirsiniz fakat bazen, bazı konularda ,uzmanların yazılarını okumak bize birçok şey katabilir.Kitabın sadece son kısımlarındaki , cümle tekrarları ve aynı anlama çıkan cümle benzerlikleri biraz beni rahatsız etti. Aynı şeyleri okuyormuşum gibi hissettim. Onun dışında 10 üzerinden puanım 9 falan diyormuşum. Şaka canım şaka. Puan vermek ne haddimize :)  O kadar emek var eser üzerinde..


Neyse, hadi altını çizdiğim yerlere bakalım :)

Çivi çiviyi sökmez.

Ayrılır ayrılmaz yapılan sevgiliye "yara bandı" denir.

Yanlış bir ilişkinin başlama nedeni ile bitiş nedeni aynıdır.

Umut, işkenceyi uzatır. ( Nietzsche)

Hem geçmişte bizi üzen insanlarla,şimdi karşımıza çıkan insanları aynı kefeye koymak haksızlık değil midir ?

İşin özüne bakarsak, kimse kimsenin her şeyi değildir.

Bir ilişkide kimse adam olmaz.

Evlilik eğer aşkı öldürüyorsa insanlar ve aşıklar neden evlenmek istiyorlar ? Evlenenler aşkları öldüğünde neden evliliğe devam ediyorlar ? Kısaca evlilik aşkı öldürmüyormuş.

Affedin ama unutmayın.

Yaşadıklarım benım sınavımdı.Bana o anlarda nasıl davrandığınız da sizin sınavınızdı.

Affetmek, unutmak değildir.

Affetmek,barışmak değildir.

Acısız ayrılık olmaz.

Pozitif bakanlar mutlu, gerçekçi bakanlar güçlü olurlar.

Acı iyileşmenin göstergesidir.
Mutlu etmeyeceksen, meşgul etmeyeceksin.

gibi gibi cümleler..

En sevdiğim cümlelerden bazıları..

Size iyi okumalar kafasısermestler !

hadi ben kaçtım !




Denizli-Pamukkale 2018

Evet düştük yeniden yollara..
Aydın yolundan geçtik, Karahayıt köyü..
Karahayıt Köyünde çok güzel bir adet varmış meğersem.
Köyde ki evlerde "evlenmemiş  genç kız" yaşıyorsa çatının üstünde cam şişe koyarlarmış.Yolda geçerken baktık ki bazı evlerin çatısında gerçekten de şişe var. Bu şişeyi kim kırarsa o genç kızla evlenmek zorunda kalırmış.
Yanlışlıkla bile kırılsa , şişeyi kıran "evin damadı" oluyormuş..
Çok ilginç bir köy geleneği aslında..
Karahayıt köyünde bir gece termal otelde kaldık. Sabah ilk durağımız Pamukkale Antik Kent idi. Amfi tiyatroya,antik kente girdik.


Tarihinden biraz bahsedersek,


  Antik coğrafyacı Strabon ile Ptolemaios verdikleri bilgilerde, Karia bölgesine sınır olan Laodikeia ve Tripolis kentlerine yakınlığı ile Hierapolisin bir Frigya kenti olduğunu ileri sürerler. Antik kaynaklarda, kentin Hellenistik dönem öncesi adı ile ilgili bir bilgi bulunmamaktadır. Hierapolis olarak adlandırılmadan önce kentte bir yaşamın var olduğunu Ana Tanrıça kültünden dolayı biliyoruz. Kentin kuruluşu hakkında bilgilerin kısıtlı olmasına karşın; Bergama Krallarından II. Eumenes tarafından MÖ. II. YY. başlarında kurulduğu ve Bergamanın efsanevi kurucusu Telephosun karısı Amazonlar kraliçesi Hieradan dolayı, Hierapolis adını aldığı bilinmektedir. Hierapolis, Roma İmparatoru Neron dönemindeki (MS. 60) büyük depreme kadar, Hellenistik kentleşme ilkelerine bağlı kalarak özgün dokusunu sürdürmüştür. Deprem kuşağı üzerinde bulunan kent, Neron dönemi depreminden büyük zarar görmüş ve tamamen yenilenmiştir. Üst üste yaşadığı bu depremlerden sonra kent, tüm Hellenistik niteliğini kaybetmiş, tipik bir Roma kenti görünümünü almıştır. Hierapolis Roma döneminden sonra Bizans döneminde de çok önemli bir merkez olmuştur. Bu önem, MS. IV. yüzyıldan itibaren Hıristiyanlık merkezi olması (metropolis), MS. 80 yıllarında, Hz. İsa’nın havarilerinden olan, Aziz Philipin burada öldürülmesinden kaynaklanmaktadır. Hierapolis, XII. yüzyıl sonlarına doğru Türklerin eline geçmiştir. 

Hadi biraz fotoğraflara bakalım ! 








Sonraki durağımız "Denizli Taş Atölyesi " oldu.Doğal taşlar hakkında bilgiler aldık.Birçok hediyelik eşya vardı,herşey doğal taştan yapılmış.Kolyelerlerden,küpelere,satranç takımlarından fincanlara kaselere ve birçok eşya..Tek kötü yanı Euro ile satılmasıydı, Kendi ülkemizde Türk Lirası ile alışveriş yapamamak çok üzücü bir durumdu açıkçası.Yabancı Turistlere satılan fiyatlar Türk misafirler için de geçerliydi.Bu durumdan dolayı bir kolye 78 Euro olunca birşey almak pek mantıklı gelmedi Taş Atölyesinden.












Burdan sonra Traventerlere geçtik.Traventerlerdeki suya çıplak ayakla girdik ve taşlar kaydığı için fazla fotoğraf çekemedim.Çünkü,dengemi zor sağladım :)


Sonra ki durağımız Afyonkarahisar'dı. Afyonkarahisar'da Suçıkan şelalesini ziyaret ettik fotoğraflar çekildik ve köyümüze yani İstanbul'a yola çıktık. :)




İZMİR-ÇEŞME-ALAÇATI GEZİ

Merhabalarr herkese.. Blogu o kadar özlemişim ki. Çok doluyum bu sefer , çok şey anlatıcam . İzmir'e seyahat ettim. Çeşme ,Ilıca ve Alaçatı ilçelerinde bulundum. Gezdim ,tozdum,havasını aldım geldim :)
E hadi başlayalım.
Gece yolculuğunun ardından sabah İzmir'deydik.Narlıdere'den geçtiğimizi hayal meyal uykulu gözlerle gördüm ama içine detaylıca girmedik.Çeşme gezmek için ilk durağımızdı.
Sabah 7 buçuk gibi Çeşme'deydik.Çeşme Kalesi'ni gördüm fakat kale kapalıydı içine giremedik. Çeşme sokaklarında bol bol fotoğraf çekildik. Sahilde birçok gemi ve yat tur organizasyonları vardı , Çeşme'de konaklayacaksınız eğer, Sakız Adasına,Eşek Adası,Koyun Adası,Bulamaç Adası turlarına katılma şansınız olabilir.Çeşme'de malum "Damla Sakızı" çok meşhur. Özellikle dondurmaları çok satılıyor :)
Neyse , sabah kahvaltımızı Çeşme'de yaptık.E gelmişken İzmir'in sıcak çayını ve o meşhur "Boyoz"'unu yedik :)
Sokaklarda fotoğraflar çekildik. Ve Çeşme'den ayrıldık.
Hadi fotoğraflara bakalım,kafasısermestler :)


Çeşme Kalesi
Nar Ağacı
Çarşıdan..

                                                       Sokaklarından ..
Evet,devam edelim :) Çeşme'den çıktık Ilıca'ya geçtik. Ilıca Plajına girdik.Denize girdik,denizi çok temizdi ve kumdu.Tek olumsuz yönü çok rüzgar alan bir plajdı ve denizi çok dalgalıydı.Yüzmek değilde biraz dalgalara atlamak oldu benimkisi :)
Ilıca'dan sonra yolumuz Alaçatı'ydı.Alaçatı'ya gittik ama ben çok beğendim Alaçatı'yı.. Beşiktaş ve Kadıköy karışımı bir ilçeydi.Özellikle çiçekli sokakları,arnavut kaldırımları,rengarenk duvarları,mavi mavi kapıları,meyhaneleri ,sokak yazıları... BAYILDIM ! 
Alaçatı'da dolaştık biraz alışveriş yaptık birkaç süs eşyası aldık ve öğle yemeğimizi yedik.
Yine İzmir'in meşhur yemeklerinden "KUMRU" tattık. İzmir usulü bir başkaydı tabiki..
Ordan çıktık Alaçatı Magnum Store gittik.Üzgünüm ki bir 400 kaloride dondurmadan almışımdır.Neyse Allah affetsin diyoruz fotoğraflara geçiyoruz. Not : Akşam Alaçatı'da kalmak çok isterdim. Meşk-i Meyhanesini çok beğendim. Orda bi rakı-balık çok keyifli olurdu eminim ki. Artık başka sefere..














Bütün günümüz işte böyle geçti.Bol bol fotoğraf çekilerek gezerek tadaarak.
Akşam yola çıktık istikamet Denizli'ydi..
Denizli yazısında görüşmek üzere..
Sevgiler...

Hissizleşmek ?

HİSSİZLEŞMEK ?

Hayır hayır his kaybı değil bu. Kökten hissizleşmek benim bahsettiğim durum.Hani derler ya 
" Zamanla hiçbir şey değişmiyor sadece hissetmemeye başlıyorsun" diye..
Ne kadar da doğru bir söz. Zamanın ilaç olmasının sebebi de "HİSSİZLEŞMEK". Ama bakın Hiçbir şey hissetmemek değil değindiğim, değindiğim şey "Hissetmemek"...
Ne bir acı ne de bir mutluluk ne de bir mimik... Ne gülümsemek ne de ağlamak..
Hiçbiri..
Vazgeçmek ya da vazgeçmemek..
İstemek ya da istememek
Geri dönmek veya dönmemek
Hayır hayır hayır..
Bunların hiçbiri değil..
Hissizleşmek tam da nasıl birşey biliyor musun ? 
Arkada bir Sezen şarkısı çalarken boş boş duvara bakıp bisküvi yemek gibi birşey.
Bisküviyi yerken tat alamamak mesela.. Tat almadan dudağının kenarındaki kırıntıları yemek için yemek..
Arkada Sezen çalınsın diye Sezen şarkısı açmak . Dinliyormuş gibi yapıp dinlememek..

Sonra her 60 saniyede bir saniye ibresine bakmak.
Yelkovan'ın sinsice bir milim daha ilerlemesini izlemek..
Bak 1 dakika daha geçti bile.
Onlarsız bir dakika daha..
Kendinle bir dakika daha..
Hissetmeden bir dakika daha..


















https://www.youtube.com/watch?v=TGHOcyiZrDs












(Hissizleşen kafasısermestlere gelsin.. )

Büyükada-Ayayorgi Kilisesi

23 NİSAN AYA YORGİ KİLİSESİNİN AÇILIŞI

Yıllardır gitmek istediğim ama bir türlü fırsat bulamadığım şu meşhur "AYA YORGİ KİLİSESİ".
23 Nisan 2018 de gitmek nasip oldu sonunda :) . Giderken herşey çok güzeldi, hava mis enerjimiz harika. 5 adım 20 adım 500 adım derken oldu 5453413554364165 adım. Hem de dimdik bir tepe !  Yorgunluk bir yandan,ayak ağrısı bir yandan,sıcak bir yandan..

Kiliseye gitmeden aşağıdaki yolda birçok çaput,anahtar,mum,sembolik kurdelalar ,ipler satılıyordu. Biz hazırlıksız gitmiştik. Ve oradan birkaç mum , 4-5 adet sembolik anahtarlar aldım. İsteyen kişiler  çalılara ip bağlayıp, yol boyunca o ipi koparmadan tepeye kadar çıkardı.

Kurallardan biri ise "yol boyu konuşmak yasak"

Tabiki ben konuştum :) Artık ne kadar doğru ne kadar yanlış bilemeyiz. Yine de Allah kalbimize göre versin diyelim :) 1 saat kadar süre sonra sıra geldi ve kiliseye girdik.
Neyse duamızı ettik, dileklerimizi diledik Gerçekleşirse de  aldığımız sembolik anahtarları denize yada akan suya bırakmamız sonra da tekrar gelip lokma dağıtmamız gerekiyormuş.



Giden arkadaşlarımın çevremin dilekleri hep kabul olmuş. E dedim bu kadar eziyete bu kadar yorgunluğa bu kadar sıraya tabi kabul olur 😋. İşin şakası tabi :). 
Sonra merkeze indik.Meşhur Roma Dondurmacısına uğramazsak olmazdı. Siz de uğrayın derim :) 
Bisiklete binmekten hoşlananlar için fazlasıyla bisikletçi var. Saatliğine bisiklet kiralayabilirsiniz. Biz çok yorulmuştuk ve bisiklete binecek halimiz kalmamıştı açıkçası.

Neyse tavsiyem Aya Yorgi'ye bir kerede olsun gidin kafası sermestler ! Rahat bir sandalet giymeyi unutmayın ! Fotoğraflar aşağıda. Hadi ben gittim ..









sadece
kilisenin fotoğrafı bana ait değil.



NOT : SON 3 RESİM BANA AİT DEĞİLDİR ALINTIDIR.